Ankara’da düzenlenen İmece Çalıştayında, tüm dünyada temel besin kaynağı olması nedeniyle stratejik öneme sahip olan buğdayın sürdürülebilir tarım için en verimli şekilde nasıl üretileceğine dair çözümler ve buğdayın ekonomiye katkıları konuşuldu. İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı İzlem Erdem yaptığı konuşmada, küresel buğday üretiminde 2022/2023 dönemine ilişkin beklentilerin olumsuz iklim koşulları sebebiyle aşağı yönlü revize edilmesi, buğday tedariki ve fiyat gelişmeleri açısından risklerin sürdüğüne işaret ettiğine dikkat çekti
Türkiye İş Bankası, Alman finans kuruluşu Finance in Motion ve Alman danışmanlık şirketi Frankfurt School ile tarım alanındaki faaliyetler için imzaladığı sponsorluk anlaşması kapsamında düzenlemeye başladığı İmece Çalıştaylarının ikincisini Ankara’da buğday temasıyla gerçekleştirdi.
Sürdürülebilir tarımsal üretimde buğdayın hikâyesinin aktarıldığı Çalıştayda, buğdayın bereketli üretimi ve ekonomisi, sürdürülebilir tarım için buğdayın tehlikeli sonuç önemi, ülkemizdeki tohum ıslahı emekleri, teknolojik ve dijital yöntemlerin etkin kullanması benzer biçimde mevzular ve ortak çözüm önerileri ele alındı.
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı İzlem Erdem, Çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, iklim değişikliği, yöresel tehditler, pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı ve üretim kısıtları nedeniyle küresel endişelerin arttığı bu dönemde tarımın ve buğdayın öneminin daha net anlaşıldığını anlatım etti.
Dünyada bitkisel üretimin son 50 senelik dönemde küresel üretime paralel halde 3 katın üzerinde artış kaydettiğini belirten Erdem, tahıl üretiminin de iklim koşullarına bağlı olarak senelik bazda mühim seviyede dalgalanma sergilemekle birlikte, genel itibarıyla artma eğiliminde bulunduğunu söylemiş oldu. Erdem, bilhassa 2010 yılından sonraki dönemde küresel ısınmanın etkisinin artmasıyla diğer tek yıllık ürünlerde olduğu benzer biçimde tahıl üretiminde de artışın hız kestiğinin izlendiğine dikkat çekti.
İzlem Erdem, düşük yeterlilik oranlarına sahip unluk buğday ve ayçiçeğinde Türkiye’nin başlıca tedarikçileri konumunda bulunan Ukrayna ve Rusya içinde idame eden savaşın bu ürünlerin tedarikinde problemler yaşanabileceğine işaret ettiğini belirtti.
Erdem, konuşmasında rakamlara da değindi. “Türkiye’nin buğday ithalatının ortalama yüzde 70’ini gerçekleştirdiği Rusya’dan meydana getirilen buğday ithalatının, 2022’nin ilk çeyreğinde yüzde 43,6 oranında azalması bu kaygılara yardımcı oldu. Yaz aylarıyla beraber diplomatik girişimlerin peşinden küresel ölçekte bir gıda krizine neden olmamak adına savaşa taraf olan ülkelerin özellikle tahıl grubunda ihracat yapabilmelerine olanak tanıyan ‘tahıl koridoru’ açıldı ve bu iki ülkeden meydana getirilen tahıl ithalatı güçlü kalmaya devam etti.”
Erdem, tahıl koridoru anlaşmasının süreli oluşunun yanında anlaşmaya ilişkin yaşanmış olan pürüzlerin hububat ithalatının da sekteye uğratabileceğini düşündüklerini dile getirerek, “Küresel buğday üretiminde 2022/2023 dönemine ilişik beklentilerin negatif iklim koşulları nedeniyle aşağı yönlü revize edilmesi, Çin’in arkasından ikinci büyük üretici konumunda olan Hindistan’ın iç piyasayı korumak amacıyla sene arasında buğday ihracatını durdurma ve un ihracatını kısıtlama kararı alması, buğday tedariki ve fiyat gelişmeleri açısından risklerin sürdüğüne işaret ediyor. Buradan da anlıyoruz ki buğday ancak bizim için değil bütün dünya için kritik bir ürün” değerlendirmesini yapmış oldu.
Tüm dünyada olduğu benzer biçimde vatanımızda de tarımda karşılaşılan en büyük problemin bereketlilik bulunduğunun altını çizen İzlem Erdem, gübre, mazot, deva, enerji fiyatlarındaki artışın karşısında yapılabilecek tek şeyin verimliliği artırmak bulunduğunu söylemiş oldu.
Tarım alanında büyük bir potansiyele haiz ülkemizin, 55 ziraat ürününde dünyadaki en büyük müstahsil içinde yer aldığını belirten Erdem, tarımda her insanın sorumluluklarını yerine getirmesi halinde gelecekte hem ülkemizde aynı zamanda dünyada çok daha verimli bir noktaya ulaşılabileceğini ifade etti.
Tarım bankacılığı alanında her geçen sene öze dokunan katkılar taktim etmek için büyük bir gayretle çalıştıklarını vurgulayan Erdem, “Türkiye’nin Bankası olarak ziraat, finans ve değişen teknolojinin beraber etkin kullanması ile çiftçiye en oldukça kazandıran hususi banka olma iddiasını her geçen gün daha güçlü biçimde ortaya koyarak sadece müsait finansman koşulları sunmakla yetinmiyor, teknolojiyi merkeze alarak daha az girdi kullanımı, daha yüksek verim ve daha sürdürülebilir tarımsal üretimi teşvik ediyoruz” dedi.
İzlem Erdem, “Tarım bizim için dünümüze bugünümüze ve geleceğimize sahip çıkmak, ulusal değerlerimizi korumak anlama gelir. Dolayısıyla buğdayı ele alan bu Çalıştayın varlığı ve çıktılarının da aynı halde fazlaca kıymetli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
Tarım alanında kesin ve sürdürülebilir çözümlerin bulunarak uygulanabilmesi için tüm paydaşların birlikte hareket etmesinin elzem olduğuna dikkat çeken Erdem, “Bu, bilhassa ortak zeminde buluşup birlikte daha büyük adımlar atabilmek ve ziraat sektörüne mühim çıktılar sağlayabilmek açısından büyük önem taşıyor. Buğday Çalıştayı ile ancak bir banka olarak değil, tarımsal kıymet zincirinin bir halkası ve ilgili kesimlerin iş ortağı olarak, sektörü iyi tanıyan, dinamiklerini oldukca yakından bilenlerle bu alandaki bilgimizi arttırmayı ve buğdayın hikâyesinde yeni ve ümit verici sayfalar açmayı istiyoruz” yorumunda bulundu.
Türkiye’nin buğday üretiminin yıllar itibarıyla üretim, tüketim, verimlilik ve nüfus ilişkisine ilişkin sunum meydana getiren Frankfurt School of Business and Management Tarımsal Saha Araştırmaları Grup Müdürü İbrahim Oğuz da, “Tarımsal üretimde girdi tedarikinde dışa bağımlı olmamızın kararı buğday üretiminden elde ettiğimiz toplam katma değerin üçte biri yurt dışına gidiyor. Kırılgan ekonomilerde dışa bağımlılık test edilmesi güç besin enflasyonuna neden oluyor” değerlendirmesinde bulundu.
Üretimde yaşanan sorunların ve çözüm yöntemlerinin bilindiğini söyleyen Oğuz, sektörün tüm paydaşlarının ortak akıl ve irade oluşturma yetersizliklerinin giderilmesinin önemine işaret ederek, bu tür çalıştayların fırsat bulunduğunu vurguladı.
Finance in Motion Yatırım Yöneticisi Oğuz Bardak da Çalıştayda ortaya konulmuş olan her fikrin, tarımın geleceğine dair umut ışığı bulunduğunu ifade etti. Tarım alanında bilhassa küçük işletmelerin sürdürülebilirliğine katkıda bulunmanın öneminin altını çizen Bardak, gerek Türkiye’de gerekse etken oldukları ülkelerde tarım alanında özellikle kırsal kesimi önceliklendirerek, mikro ve minik işletmeleri destekleyerek finansmana erişimlerini kolaylaştırmayı amaçladıklarını söylemiş oldu.